Türkiye'de Sinema

Gönderen CineMarine on 15:59

Merhaba… Birlikte 7. Sanatımız olan Sinema sanatına biraz göz atalım isterseniz… Yazımıza başlamadan önce, sinemanın nasıl bir şey olduğuna bir göz atalım isterseniz…Dünyadaki her ırktan ve her milletten insanın katkıda bulunabileceği ‘’Özgür Ansiklopedi’’ www.wikipedia.org’da sinema nasıl tanımlanıyor bir bakalım isterseniz…‘’ Sinema, herhangi bir hareketi düzenli aralıklarla parçalara bölerek bunların resimlerini belirleme ve sonra bunları gösterici yardımıyla karanlık bir yerde, bir perde üzerinde yansıtarak hareketi yeniden oluşturma işidir.Film göstermeye yarayan özel bir makineyle görüntülerin beyaz perdeye yansıtıldığı salon veya yapıya da sinema denir. İlk film cihazına büyülü fener (lanterne magique) denmişti.5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki Madde 5'e göre sinema: tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.Sinema, Yedinci sanat olarak kabul edilir.’’Ahh, ne güzel açıklamışsınız sinemayı, en iyi yazarlar bile daha iyisini yazamaz, bu kadar yazı yazmaya gerek yok, en iyisi sizin, kısa ve öz, desem sakın inanmayın… Evet, bilimsel açıdan sinemayı mükemmel açıklamış olabilir, ancak ya sinema sevgisi? Biz sinemayı makinistlerinden, projeksiyonundan ya da filmlerinden sevmiyoruz… Evet, hepimiz film izlemeyi çok seviyoruz ve en kötü filmleri bile tekrar tekrar izliyoruz… Ancak tek sebep bu mu? Biz, canımız sıkılınca ‘’Hadi sinemaya gidelim.’’ Demeyiz, çünkü sinema bizim için araç değil amaçtır. Biz yoldan geçerken filmin afişini beğenip filme girmeyiz, bizim bir filmi izlememiz için en az 1 yıl geçmesi gerekir.Film hakkında her şeyi araştırırız, her bilgiyi öğreniriz, ufacık kırıntılardan ütopyalar kurarız. Bu sayede filme merakımız kat be kat artar. Bu sayede filmden aldığımız keyifte… İnsanlar bir filmin biletini aldığında vücudunda bir karıncalanma hissetmez hatta sıra beklemekten sıkılır. Ancak biz o bileti aldığımız zaman filmi izlemiş kadar seviniriz. Kapılar açılıp salona girince, içimiz kıpır kıpır olur. Yerimize oturur, filmi bekleriz...



Filmi izledikten sonra o film bizim için bitmez, bu sefer evde internetin başına oturup siteleri didik didik arar ve film hakkında yorumları okuruz. Bu sayede kendi zevklerimizin uyuşup uyuşmadığını görürüz. Ardından film hakkında yorumlar yazar, kritikler okuruz. Ve filmin güzel sahnelerini hafızamızın en büyük kısmına yerleştirir, filmi bir anı olarak yaşamaya başlar ve DVD’sinin çıkmasını bekleriz. İşte bu anlattıklarımız, ne wikipedia’daki ne de ansiklopedilerdeki anlatmalara benzemez. Bunlar işin duygusal kısmıdır.Tüm Dünya’da bu yaptıklarımızı yapan milyonlarca insan var ve yapmasalar da buna saygı duyan insanlar…Türkiye dışında… Ülkemiz, ne yazık ki birçok konuda olduğu gibi bu konuda da çok geri kalmış… İnsanlar sinemayı seviyorsa, onlara aptal gibi bakıyor… Bunları araştırınca ne zevk alıyorsun diye soruyor… Aptal mısın filmlere para veriyorsun, hem de orijinal’ine… Korsanını daha ucuza alırım diyor, ancak onu almanın verdiği mutluluğu ve huzuru hiç tatmamadan konuşuyor… İnsanlar sinemaya gidiyor, her hafta sonu sinemaya mı gidilirmiş, otur parana yazık, onları topla diyor… Tamam, ben de israfa karşıyım, çok para tabi ki harcanmamalı… Ancak her para her zaman toplanırsa, ne zaman harcanacak? Sinema izleyicisinin az olduğu box Office listelerinden belli oluyor zaten… Halkımız, hem aksiyon izleyicilerini, hem sinema izleyicilerini tatmin edecek filmleri tercih etmek yerine, recep ivedik, çılgın dersane gibi filmlere prim yapıyor… O filmlere kazanılan paralar beni üzmezdi, eğer o paralar sinemaya güzel projelerle dönse ve halkımız başka filmlere de bu kadar gitse… Ancak oradan gelen para, bir sonrakinin çekimi için bütçe oluyor, o onun için… Böylece bir sinema tuzağı kurulmuş oluyor… Bu da beni açıkçası çok üzüyor…